Bir gün, iktisat profesörü ve asistanı yolda yürüyorlarmış. Ama öyle binalar arasında, kaldırım, hınca hınç trafiğin olduğu bir yol değil. Bir köy yolu; ineklerin, keçilerin, koyunların otlamadan döndükleri bir yol. Profesör asistanına döner ve ‘yerdeki tezeği ağzına alırsan sana 1000 lira vereceğim’ der. Asistan düşünür ve 1000 lira için profesörünün teklifini kabul eder, 1000 lirayı alır. Biraz ilerledikten sonra aynı teklifi bu kez asistanı hocasına yapar ve profesör de teklifi kabul eder. Çok geçmez ve asistanı sorar ‘yarım saat önce de hiç param yoktu şimdi de yok ve sizin aynı şekilde 1000 liranız hala cebinizde… Böyle bir şeyin ne anlamı oldu ki şimdi?’ profesör cevaplar ‘Evet… Ne sen para kazandın ne de ben kaybettim ama 2000 liralık işlem yapmış olduk.’
Dünlerin birinde bir televizyon programı gözüme ilişti, ‘Şanslı Masa’. Her yerine kameralar yerleştirilen bir restauranta gelen çiftlerden birisine(özellikle bayan) bir teklif yapılıyor. 5000 lira kazanmak ister misin? Eğer kişi teklifi kabul ederse belirli bir süre içerisinde rejideki iki beyefendinin söylediklerini yapıyor ve partnerini çileden çıkartıyor. Durum böyle olunca ortaya ilginç görüntüler çıkıyor şüphesiz. Sonuçta da süreç başarılı tamamlanırsa çifte 5000 lira veriliyor ve teşekkürler eşliğinde uğurlanıyorlar.
Programı izlerken ben de kocaman kahkahalar patlattım açıkçası fakat biraz düşününce, kişilerin para için partnerlerine kişiliklerini hiçe sayarak hareket etmelerine pek anlam veremedim. Durdum, düşündüm 5000 lira iyi para, yarım saat böyle bir şeye katlanıp 5000 lirayı partnerimle bölüşmek gayet mantıklı… yani para insanlara farklı şeyler yaptırabilir. Örnekleri çoğaltmak mümkün…
Para demişken bu tılsımlı kağıt parçasının rengi nedir? İçimden bir ses bas bas bağırdı. Yeşil? Kırmızı? Sarı?... arkadaş ortamında birden ‘Durun size bir sorum var’ diyerek atladım ortaya ve şaşkın bakışlara paranın rengini sordum. Cevaplar küçük kağıtlara yazıldı ve kimse bir diğerinin cevabını görmedi. Ve bizim çocuklar istemeden de olsa hepsi farklı bir renk yazdı… yeşil, sarı, kırmızı, mavi, yavru ağzı vs.
‘Para, para, para… Varlığı bir dert, yokluğu yara…’
Şarkılarımızda, dertlerimizde, sevinçlerimizde, mutluluğumuzda kısacası hayatımızın her yerinde var olan temel semboldür ‘Para’. Her daim sorulur ‘para her şey midir?’ ve cevap hiç şaşmaz ‘paradan daha önemli şeyler vardır.’ Para hiç bir şeydir ve bir o kadar da her şeydir aslına bakarsak.
Para ve hayallerimiz arasında derin ilişki vardır. Yeterli paraya sahip değilsek ve ‘ah bir zengin olsam…’ düşüncelerimiz varsa, para bizim için ‘beyaz’dır. Üzerine istediğimiz rakamı yazabileceğimiz bir açık çek… hayallerimizi dolduracak, gemi olacak, uçak olacak, çiçek olacak bir beyaz kağıt. Ya çok paramız varsa? İşte o zamanda ‘siyah’tır. İstediğimiz her şeyi aldığımız, tükettikçe üzerini karaladığımız, karanlıklara yolladığımız hayallerimizi temsilen…
Ne yazıktır ki, ne ‘siyah’ ne de ‘beyaz’ adam yerine konulmaz. Renkten sayılmaz ki onlar. Orada vardırlar ama geçip gitmiş, öteki olmuşlardır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder